tag:blogger.com,1999:blog-309088602024-03-13T06:01:14.692+03:00Kemal Ökmen'in Günlüğüi played the divine move once ... it didn't workUnknownnoreply@blogger.comBlogger53125tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-72217679505808827732011-08-27T17:48:00.003+03:002011-08-27T19:10:36.120+03:00Tutunamayanları bitirebildimYaklaşık iki yıldır uğraştığım kitabı sonunda bitirmeyi başardım. Bir kaç sefer yüzlü sayfalara kadar okuyup bıraktığım olmuştu.
<br />
<br />Tutunamayanların ne kadar etkileyici, mükemmel, harukulade olduğundan bahsetmeye gerek yok. Haklı ününe biraz geç ulaşmış gibi görünüyor. Yirmi yıl önce okusaydım daha farklı etkileri mi olurdu üzerimde, bilemiyorum.
<br />
<br />Okumasının ve yorumlanmasının oldukça zor olduğu söylenebilir. Diğer taraftan sürükleyici olduğu ve sayfalarca dökülen birikimlerin tam olarak anlaşılamasa da bir şekilde hislerinizle anlaşılır olduğu da söylenebilir. Herhalde bunu kitapta anlaşılmaz görülen, karmaşık, çetrefilli durumların insani olmasına bağlayabiliriz. Yine de yazarın tam olarak onu mu ifade etmek istediği ya da her okuyucunun aynı şekilde mi algıladığı konusunda şüpheye düşürüyor insanı. Hep önceki sayfalarda birşeyler mi kaçırdım hissi uyandırıyor.
<br />
<br />Kitabı okurken çokça gülümsedim, sesli güldüğüm bile oldu. İçimde bir olric var mı diye yoklamalar :) kitabın dilinde konuşma eğilimi falan, bu kitabı okumanın eğlenceli tarafları. Karakterlerin başından geçenler acıklı olsa da -verdikleri tepki ve ifade biçiminden olsa gerek- hüzünlendiğimi hatırlamıyorum.
<br />
<br />Kitapla ilgili konuşulacak o kadar şey var ki nereden başlayacağını bilemiyor insan ve vazgeçiyor:) Uzun da bir kitap ama hiç bir yerinin gereğininden fazla uzatıldığını da görmüyorsunuz. Hatta yarıda kesilmiş, özetlenmiş, kısaltılmış cümleler var. Bu kısa cümleleri gördükçe Oğuz Atay'ın derinliği hakkında daha da hayrete düşüyor insan.
<br />
<br />
<br />Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-51362885031474889712010-03-22T17:08:00.003+02:002010-03-22T17:33:46.517+02:00educommons kurulumu -2Önceki yazıdaki educommons kurulumu ile ilgili bir sorun olmadıysa bu aşama sadece birkaç dakika sürüyor. Şimdi Zope sunucuya bir Plone Site ekleyeceğiz. Bu site educommons ve gerekli diğer özellikleri içerecek:<br /><br />Önceki yazıda da söylediğim gibi bunlar aslında <a href="http://educommons.com/documentation/how-to/installation-instructions/#source-code">burada</a> yazıyor.<br /><br />1. önceki yazının sonunda bahesttiğim gibi localhost:8080/manage adresine giriyoruz.<br />kullanıcı adı/parolayı değiştirmediysek admin/test1234<br />2. Sağ üstteki (yanında "add" yazan, "go" yazan değil) açılır listeden "Plone Site" Seçiyoruz ve "add" düğmesine tıklıyoruz.<br />3. Açılan sayfada "Id" ve "title" alanlarını dolduruyoruz. id oluşturduğumuz sitenin url'sini belirliyor (http://localhost:8080/<id>) title ise web sayfalarının bilinen title özelliği. "Extension Profiles" Kısmında aşağıdakileri ctrl ile tıklayarak seçiyoruz:<br />PloneBookmarklets</id><br /><id>ContentLicensing<br />IMSTransport<br />OpenSearch<br />OAI Intercom<br />SearchAndReplace<br />Zip File Transport<br />Left Skin<br />Static Site<br />eduCommons</id><br /><id>wordpressexchange<br />iw.fss (FileSystemStorage)<br />Working Copy Support (Iterate)<br />CacheSetup<br />LinguaPlone<br /></id><br /><id>4. localhost:8080/eduCommons ile (id için eduCommons girdiğim için) giriş sayfasını görüyoruz.<br /><br /><br /></id><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK64cGZiM06f2vpCu5YpbgD-HPXuTxMlctTI5b_z6YM7cSu0rylMsyiVjxEs7NudKBkZh8VUNsIUmwEbHxGdnnR06RNWEyrQD5n2oIMXtxceeIegDB2rwo6SvSOouBDSo7a9qa/s1600-h/Ekran+G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCs%C3%BC-3.png"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 180px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK64cGZiM06f2vpCu5YpbgD-HPXuTxMlctTI5b_z6YM7cSu0rylMsyiVjxEs7NudKBkZh8VUNsIUmwEbHxGdnnR06RNWEyrQD5n2oIMXtxceeIegDB2rwo6SvSOouBDSo7a9qa/s320/Ekran+G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCs%C3%BC-3.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5451479022144513890" border="0" /></a><br />5. Eğer yerelleştirme yapacak isek (türkçe sayfalar ve birden fazla dilde yayın için) Zope yönetim arayüzünde (ZMI) oluşturduğumuz siteye tıklıyoruz (burada eduCommons). Burada "portal languages"e girerek gerekli olan dilleri seçiyoruz ve kaydediyoruz.<br /><br />Bir sonraki yazıda site ayarları ile ilgili birşeyler yazmayı düşünüyorum.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-37815391209027571482010-03-22T15:32:00.004+02:002010-03-22T16:23:33.881+02:00educommons kurulumu -1Son blog girdisini 1 Nisan 2009'da yazmışım, şaka gibi :) Neyse bir yıl dolmadan bir girdi daha yazıyorum.<br /><br />Educommons kurulumu ile ilgili pyhon'dan bağımlılıklarından doğan bir takım sıkıntılar olduğu için buraya kurulum adımlarını yazıyorum.<br /><br />Aslında <a href="http://http//educommons.com/documentation/how-to/installation-instructions/#source-code">burada</a> anlatıldığı gibi oluyor ama bir kaç ufak değişiklik olabiliyor:<br /><br />1. educommons'u <a href="http://educommons.com/downloads/educommons">sitesinden</a> indiriyoruz.<br />2. python 2.4.4'ü <a href="http://www.python.org/download/releases/2.4.4/">buradan</a> indiriyoruz (çünkü sadece bu python sürümünde çalışıyor). educommons'un resmi stesinde 2.4 gerektiği söylenmiş. 2.4.6 ile çalıştıramamıştım.<br />3. İndirilen python kurulum dosyasını /usr/local gibi bir yerde açıyoruz ve klasik ./configure<br />make<br />make install<br />üçlüsüyle kuruyoruz.<br />4. educommons kurulum dosyasını açıyoruz ve içinde:<br />python2.4 bootstrap.py<br />komutuyla geerkli dizinlerin oluşturulması ve kurulum ayarları dosyasının üretilmesi,<br />bin/buildout<br />ile paketlerin derlenmesi, gerekli olanların internetten indirilmesi, ve kurulması gibi uzunca bir işlem yapılıyor. Burada hata alınması muhtemel. Benim kurulumumda 2 hata vardı fakat bağımlılıklardan dolayı sisteminizden olmayan paketlerden ötürü :) daha fazla hata çıkabilir.<br />Birinci eksik paket libxml2 ile ilgili idi ve ubuntuda<br />sudo apt-get install libxml2-dev<br />ile kurdum. İkinci eksik ise mocker ile ilgiliydi ve bunun tesler ile ilgili olduğunu düşünerek buildout.cfg dosyasındaki mocker ile ilgili 2 satırı comment out ederek sorunu aştım.<br /><br />Kurulumdan sonra sunucuyu başlatmak için:<br />bin/instance start<br /><br />komutunu kullanıyoruz. Çalıştığını görmek ve zope sunucuyu yönetmek için web tarayıcımızdan:<br /><br />http://localhost:8080/manage<br /><br />adresini açıyoruz. Yetkili kullanıcı adı ve parolası admin/test1234<br /><br />Bir sonraki girdide yönetim arayüzü kurulmasını yazacağımı ümid ediyorum.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-28964281502450629392009-04-01T20:31:00.004+03:002009-04-01T23:54:40.425+03:00freeradius + ldap authenticationFreeradius'a ldap hesabıyla bağlanmak için yaptığım yapılandırmayı buraya yazayım ki unutmayayım, hem başkaları da faydalansın. Atım da şurda otlaya dursun :) (bkz. kendi kendine konuşmak).<br /><br />Aslında ayar dosyalarında kapalı olan birkaç satırı açarak kolayca yapılabiliyor. Önemli olan hangilerinin açılacağını ve Ldap tarafındaki yapıyı bilmek. Problem olduğu zaman freeradiusun da kullanıcıyı doğrularken yaptığına benzer bir ldapsearch komutu ile test etmek, ldap'ın loglarına düşen kayıtları ve freeradius'un hata mesajlarını okumak faydalı oluyor.<br /><br />Öncelikle freeradiusla gelen şemayı ldap'a ekliyoruz ki böylece freeradius'un baktığı radiusObjectProfile sınıfına sahip kayıtlar oluşturabilelim. Sonra aşağıdaki satıları conf dosyalarında açıyoruz. Hepsi bu.<br /><br /><br /><br />freeradius 2 serisi için:<br /><br />radiusd.conf dosyasında:<br /> auto_header = yes<br /> ldap {<br /><br /> server = "192.168.1.2"<br /> identity = "cn=admin,dc=domain"<br /> password = parola<br /> basedn = "dc=domain"<br /> base_filter = "(objectclass=radiusObjectProfile)"<br /> access_attr = "cn"<br /> dictionary_mapping = ${raddbdir}/ldap.attrmap<br /> authtype = ldap<br /> ldap_connections_number = 5<br /> timeout = 4<br /> timelimit = 3<br /> net_timeout = 1<br /> dictionary_mapping = ${confdir}/ldap.attrmap<br /> password_attribute = userPassword<br /> set_auth_type = no<br /> }<br />default dosyasında:<br /> authorize {<br /> ldap<br /> eap {<br /> ok = return<br /> }<br /> }<br /> authenticate {<br /> ldap<br /> Auth-Type LDAP {<br /> ldap<br /> }<br /> }<br /><br />innertunnel dosyasında:<br /> authorize {<br /> ldap<br /> }<br /> authenticate {<br /> Auth-Type LDAP {<br /> ldap<br /> }<br /> eap<br /> }<br /><br />ldap.attrmap dosyasında:<br /><br />replyItem Tunnel-Type radiusTunnelType<br />replyItem Tunnel-Medium-Type radiusTunnelMediumType<br />replyItem Tunnel-Private-Group-Id radiusTunnelPrivateGroupId<br />checkItem User-Password userPasswordUnknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-9920877126384229772008-10-16T15:35:00.003+03:002008-10-16T16:21:50.627+03:00Pardus'ta red5 kurulmasıDiğer Linuxlara red5 kurulmasından farklı olmaması beni şaşırtmadı.<br /><br />Javayı normal bir şekilde kuruyoruz.<br /><br />Ant için:<br /><pre class="code">wget http://apache.mirror.transip.nl/ant/binaries/apache-ant-1.7.1-bin.tar.gz<br />tar -zxf apache-ant-1.7.0-bin.tar.gz<br />sudo mv apache-ant-1.7.0 /opt/ant<br />export ANT_HOME=/opt/ant<br />sudo ln -s /opt/ant/bin/ant /usr/bin/ant<br /></pre>Red5 için:<br /><pre class="code">svn co http://red5.googlecode.com/svn/java/server/trunk red5<br /></pre>Ortam değişkenlerini ayarlamamız gerekiyor:<br /><pre class="code">export JAVA_HOME=/usr/lib/jvm/java-1.5.0-sun/<br />export ANT_HOME=/opt/ant/</pre>Red5'i derlemek ve çalıştırmak için<br /><pre class="code">cd red5<br /> /opt/ant/bin/ant prepare<br /> /opt/ant/bin/ant dist<br />cd dist<br /> sh red5.sh<br /><br />localhost:5080 ile test ediyoruz kurulumu<br /></pre>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-51326811968293872312008-10-12T05:30:00.003+03:002008-10-12T05:40:09.964+03:00Kuş uçarKuş uçar yavrular<br />Yuvalarda cıvıldar<br />Göğe bak ne parlak<br />Ne saf ne berrak<br /><br />Haydi derse girelim<br />İyi yanıt verelim<br />Hepimiz biliriz<br />Bu dersleri biz<br /><br />Çocukluğumdan kalma eski bir okul şarkısıdır. Melodisi ile de pek bi güzeldir. Nerden geldiyse aklıma şimdi :)<br /><br />Edit: http://www.tuerkisch-lernen-online.de/forum/messages/1243.htmUnknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-51260452213721988292008-07-15T04:32:00.003+03:002008-07-15T04:53:31.778+03:00Debian, egroupware, ldap, vsftp, pam, nss falan fıstık - yazı dizisi - 5Şimdi de nss'yi yapılandıralım.<br /><br />#nano /etc/nsswitch.conf<br /><br />passwd: compat ldap<br />group: compat ldap<br />shadow: compat ldap<br /><br />Buraya "ldap" kelimelerini yazdık.<br /><br />Test etmek için:<br /><br />#getent passwd<br />...<br />[sistem kullanıcıları]<br />...<br />mustafa:yGBMuI4R4N8..:1001:1:mustafa:/home/mustafa:<br /><br />oldu galiba:)<br />Son satır LDAP'dan geldi.<br /><br />Hepsi bu.<br /><br />Bir de ftp ile bağlanalım. Şimdilik /home/mustafa dizinini elle açıyoruz. İlerde onu da pam'a yaptırıcaz:<br /><br />#mkdir /home/mustafa<br />#chmod 755 /home/mustafa<br />#ncftp -u mustafa localhost<br />NcFTP 3.2.0 (Aug 05, 2006) by Mike Gleason (http://www.NcFTP.com/contact/).<br />Connecting to 127.0.0.1...<br />(vsFTPd 2.0.5)<br />Logging in...<br />Password requested by 127.0.0.1 for user "mustafa".<br /><br /> Please specify the password.<br /><br />Password: ******<br /><br />Login successful.<br />Logged in to localhost.<br />ncftp /home/mustafa > <br /><br />Mükemmel. Aslında bir haftadır buna çalışıyorum ve bu blog girdilerine başlarken bunun olacağını ummuyordum. Hatta yukarıya "şimdi de nssyi yapılandıralım" derken bile:) nss ile ilgili bir ayar da yapmadım ama pam ile nss bir şekilde anlaştı ve kullanıcının ev dizini bilgisi ldap'dan vsftpye kadar ulaştı. Bütün bunlar 5dk önce oldu :)<br /><br />Bundan sonra yapılacaklar:<br />Güvenlik için: İletişimin ssl ile yapılması, parolaların şifreli olması<br />ldap kullanıcısının ilk girişinde ev dizinini oluşturulması (pam_mkhomedir.so ile).<br />Sistem kullanıcılarının ldap'a aktarılması (apt-get install migrationtools)<br />Bunlar nispeten daha kolay işler.Unknownnoreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-41674594379961143742008-07-15T03:06:00.004+03:002008-07-15T03:56:29.935+03:00Debian, egroupware, ldap, vsftp, pam, nss falan fıstık - yazı dizisi - 4Şimdi vsftp kimlik doğrulama işini pam'e yaptıralım. pam de kullanıcı kimlikleri için ldap'a da baksın ki ldap kullanıcıları ftp'ye bağlanabilsin. Sonra da sistem kullanıcılarını ldap'a nasıl aktarırız ona bakalım.<br /><br /><br />libpam-ldap kurulu değilse:<br /><br />#apt-get install libpam-ldap<br /><br />ldapscripts paketi kurulurken libpam-ldap paketi de kurulduğu için aslında buna gerek yok.<br /><br />/etc/vsftpd.conf dosyasında<br />pam_service_name=vsftpd<br />olduğundan emin oluyoruz.<br /><br />/etc/pam_ldap.conf dosyasını yapılandırıyoruz:<br /><br />Burada değiştirdiğim satırlar:<br /><br />host 127.0.0.1 //commenti kaldırdık<br />#uri ldap://127.0.0.1/ //comment koyduk<br />bindpw <parola><br />pam_login_attribute uid<br />scope sub<br /><br /><parola> nın düz şifrelenmiş tutulması güvenlik için daha iyi olur. Ayrıca ssl de açılmalı.<br /><br />Şimdi vsftp'nin kimlik doğrulama işini pam'e aktaralım:<br /><br />#nano /etc/pam.d/vsftpd<br /><br />Burada;<br /><br />auth sufficient /lib/security/pam_ldap.so<br /><br />account sufficient /lib/security/pam_ldap.so<br /><br />password sufficient /lib/security/pam_ldap.so<br /><br />auth required pam_warn.so<br />account required pam_warn.so<br />session required pam_warn.so<br /><br />satırlarını ekliyoruz. Son üç satır hataları takip edebilmek için.<br /><br />phpldapadmin ile "people" ismini verdiğimiz (başka isim de olur) bir OrganizationalUnit oluşturuyoruz. Tüm kullanıcılar bu düğümün altında bulunacak. Sonra denemek için mustafa isimli bir kullanıcı ekliyoruz. Kullanıcıyı "Custom" template'inden "account" ve "possixaccount" objectclass'larını seçerek ekliyoruz.<br /><br />Test edelim:<br /><br />#ncftp -u mustafa<br />NcFTP 3.2.0 (Aug 05, 2006) by Mike Gleason (http://www.NcFTP.com/contact/).<br />Connecting to 127.0.0.1...<br />(vsFTPd 2.0.5)<br />Logging in...<br />Password requested by 127.0.0.1 for user "mustafa".<br /><br /> Please specify the password.<br /><br />Password: ******<br />Unexpected response: OOPS: cannot locate user entry:mustafa<br />OOPS: cannot locate user entry:mustafa<br /><br />Evet hata verdi. Kullanıcının ev dizini bilgisini alamadığı için bir klasöre bağlayamadı. Fakat kimlik kanıtlamadan geçti. parolayı yanlış girdiğimizde veya ldap'da (veya sistemde) olmayan bir kullanıcı ile ftp yaptığımızda hata şöyle oluyor:<br /><br />ncftp -u mehmet localhost<br />NcFTP 3.2.0 (Aug 05, 2006) by Mike Gleason (http://www.NcFTP.com/contact/).<br />Connecting to 127.0.0.1...<br />(vsFTPd 2.0.5)<br />Logging in...<br />Password requested by 127.0.0.1 for user "mehmet".<br /><br /> Please specify the password.<br /><br />Password: ******<br />Login incorrect.<br />Could not open host localhost: username and/or password was not accepted for login.<br /><br />Bunu vsftp kayıt dosyalarından da doğrulayabiliriz:<br /><br />#tail /var/log/vsftpd.log<br />Tue Jul 15 03:53:57 2008 [pid 4943] CONNECT: Client "127.0.0.1"<br />Tue Jul 15 03:53:57 2008 [pid 4942] [mustafa] <span style="font-weight: bold;">OK LOGIN</span>: Client "127.0.0.1"<br />Tue Jul 15 03:54:06 2008 [pid 4947] CONNECT: Client "127.0.0.1"<br />Tue Jul 15 03:54:12 2008 [pid 4946] [mehmet] <span style="font-weight: bold;">FAIL LOGIN</span>: Client "127.0.0.1<br /><br />Malesef pam servislere kimlik doğrulama dışında bilgi vermiyor. Ev dizini gibi bilgileri servislere sağlayabilmek için nss (Name Service Switch) kullanmak gerekecek.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-9165358981352051982008-07-15T01:40:00.004+03:002008-07-15T03:06:28.056+03:00Debian, egroupware, ldap, vsftp, pam, nss falan fıstık - yazı dizisi - 3Gelelim fasulyenin faydalarına:)<br /><br />Şunu da yazmam lazımdır ki burada yazılanlar hatalı olabilir ve kendi sisteminizde denediğinizde sisteminizi çalışmaz hale getirebilir. Use at your own risk.<br /><br />Önce kurulum:<br />ftp sunucu için vsftpd,<br />yetenekli ftp istemci için ncftp,<br />ssh sunucu için openssh-server<br /><br />#apt-get install vsftpd<br />#apt-get install ncftp<br />#apt-get install openssh-server<br /><br /><br />vsftp2'nin anonymous dışındaki bağlantılara izin vermesi için /etc/vsftp.conf dosyasında local_enable=YES satırındaki #'i kaldırıp vsftpyi yeniden başlatıyoruz.<br /><br />#nano /etc/vsftp.conf<br />#/etc/init.d/vsftpd restart<br /><br />Kurulumları test edelim:<br /><br />#ncftp -u kemal localhost<br />Login successful.<br />Logged in to localhost.<br />#ssh -l kemal localhost<br />bu da successful<br /><br />Şimdi ldapla ilgili kurulumlar.<br />ldap sunucu için slapd - OpenLDAP server (slapd),<br />web'den ldap'ı yönetmek için: apache2, php5, phpldapadmin<br />ldap komutları ... için ldapscripts<br /><br />#apt-get install apache2<br />#apt-get install php5<br />#apt-get install phpldapadmin<br />#apt-get install slapd<br />#apt-get install ldapscripts<br /><br /><br />Sorun yok. http://localhost/phpldapadmin/ adresine baktığımızda şöyle bir görüntü olmalı:<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAmM_f-Ia1x_C1WfmMRW6GeVMYbZcK5GtZzXyLV3iSGfWJzUwl3XIvSZ9TvOrkPYhlbx4mzBIvdoFPdOTjcUIrBYAviF3xtSjD5FyWdMVVmbf4pNdZFVXVmKZOYukNaJ6rPlK4/s1600-h/phpldapadmin.png"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAmM_f-Ia1x_C1WfmMRW6GeVMYbZcK5GtZzXyLV3iSGfWJzUwl3XIvSZ9TvOrkPYhlbx4mzBIvdoFPdOTjcUIrBYAviF3xtSjD5FyWdMVVmbf4pNdZFVXVmKZOYukNaJ6rPlK4/s320/phpldapadmin.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5223011827391217698" border="0" /></a>Malesef base entry eklemeden, /etc/ldap/slapd.conf ve /etc/ldap/ldap.conf dosyalarını düzenlemeden henüz login olamıyoruz. Ayrıca daha sonra ssl kullanarak güvenliği arttırmalıyız.<br />Daha ayrıntılı bilgi için http://www.openldap.org/doc/admin23/quickstart.html<br /><br />#nano /etc/ldap/slapd.conf<br /><ul><tt>database bdb</tt><br /><tt>suffix "dc=<my-domain>,dc=<com>"</com></my-domain></tt><br /><tt>rootdn "cn=Manager,dc=<my-domain>,dc=<com>"</com></my-domain></tt><br /><tt>rootpw secret</tt><br /><tt>directory /usr/local/var/openldap-data<br /><br /></tt></ul>burada değiştirdiğm satırlar:<br /><tt><br />suffix "dc=nodomain"</tt><br /><tt>rootdn "cn=admin,dc=nodomain"<br /><br /></tt>rootpw'yi de daha sonra şifreli tutmak gerekicek.<br /><br />base entry eklemek için önce bir ldif dosyası oluşturuyoruz:<br /><br /># nano base.ldif<br /> dn: dc=nodomain<br /> objectclass: dcObject<br /> objectclass: organization<br /> o: Ev<br /> dc: nodomain<br /><br /> dn: cn=admin,dc=nodomain<br /> objectclass: organizationalRole<br /> cn: admin<br />#ldapadd -x -D "cn=admin,dc=nodomain" -W -f base.ldif<br />komutuyla oluşturduğumuz kök düğümü ldap'a aktardık. base.ldif dosyasında satırların başındaki boşlukları silmeden hata veriyor.<br /><br />Test için<br /><br /><tt>ldapsearch -x -b 'dc=example,dc=com' '(objectclass=*)'</tt><br /><br /># extended LDIF<br />#<br /># LDAPv3<br /># base <dc=nodomain> with scope subtree<br /># filter: (objectclass=*)<br /># requesting: ALL<br />#<br /><br /># nodomain<br />dn: dc=nodomain<br />objectClass: top<br />objectClass: dcObject<br />objectClass: organization<br />o: nodomain<br />dc: nodomain<br /><br /># admin, nodomain<br />dn: cn=admin,dc=nodomain<br />objectClass: simpleSecurityObject<br />objectClass: organizationalRole<br />cn: admin<br />description: LDAP administrator<br /><br /># search result<br />search: 2<br />result: 0 Success<br /><br /># numResponses: 3<br /># numEntries: 2<br /><br />Artık phpldapadmin ile webdeb login olabileceğimi düşünürken hata alıyorum. Daha önce de aynı problemi yaşamıştım ve birkaç saat aramayla çözmüştüm. Keşke o zaman bu blog girdisini yazsaymışım diyorum ama neyseki fazla aramadan bulabildim bu sefer.<br /><br />#nano /etc/phpldapadmin/config.php<br />burada<br />$ldapservers->SetValue($i,'login','attr','dn');<br />yerine<br />$ldapservers->SetValue($i,'login','attr','cn');<br /><br />yapıyoruz. Tamam artık login ekranını görelim:</dc=nodomain>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-20850707579549922002008-07-15T01:08:00.003+03:002008-07-15T01:40:16.745+03:00Debian, egroupware, ldap, vsftp, pam, nss falan fıstık - yazı dizisi - 2Ara vermeden yazı dizisinin bu 2. kısmında web tarayıcımız için flash ve java eklentilerini yükleyelim.<br />saat 01:16<br /><br />Önce java:<br /><br />java.sun.com'dan jdk'yı indiriyoruz.<br /><br />Yaklaşık 15dk sürdü.<br /><br />#mv Desktop/jdk-6u10-beta-linux-i586.bin /usr/local<br />#cd /usr/local <br />#chmod 755 jdk-6u10-beta-linux-i586.bin <br />#./jdk-6u10-beta-linux-i586.bin<br /><br />/usr/local/jdk1.6.0_10 dizini oluştu. iceweasel eklentisini sembolik bağlayalım.<br /><br />ln -s /usr/local/jdk1.6.0_10/jre/plugin/i386/ns7/libjavaplugin_oji.so /usr/lib/iceweasel/plugins<br /><br />http://www.java.com/en/download/help/testvm.xml sayfasından test ediyoruz ve çalışıyor.<br /><br />Benzer şekilde flash için:<br /><br />http://www.adobe.com/products/flashplayer/<br /><br />Bu 2 dk'da indi.<br /><br /># mv ~kemal/Desktop/install_flash_player_9_linux.tar.gz /usr/local<br />#cd /usr/local<br />#tar xvfz install_flash_player_9_linux.tar.gz<br />#ln -s /usr/local/install_flash_player_9_linux/libflashplayer.so /usr/lib/iceweasel/plugins<br /><br />Enerjimizin ve vaktimizin önemli kısmını temel kurulumlara harcadıktan sonra artık egroupware,ldap vs mevzulara geçebiliriz.<br /><br />saat 01:42Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-75863873217803024432008-07-15T00:25:00.006+03:002008-07-15T01:08:25.587+03:00Debian, egroupware, ldap, vsftp, pam, nss falan fıstık - yazı dizisi - 1Bir haftadır kurcaladığım egroupware, ldap, pam, nss ile ilgili yazı dizisidir.<br /><br />Önce sıfırsan bir debian kuralım. Üzerine daha sonra egroupware, ldap, pam, nss, mysql falan fıstık kuracağız.<br /><br />saat 23:00 (kuruluma başlamak için biraz geç bir saat).<br /><br />Bilgisayarı yeniden başlatıyoruz. Elimizdeki debian dvd/cdsini cdrom sürücüye yerleştiriyoruz. Birkaç denemeden sonra çizilmemiş olanını buluyoruz:)<br /><br />Kurulum başlıyor, bir isim seçelim: "özgür" olsun. Kılavuzla diskin tamamını kullansın. / dizini için 7gb yeter mi acaba, neyse.<br /><br />root parolası, yeni kullanıcı, temel sistem kurulumu ...<br /><br />apt yapılandırılıyor. Bizim comunun depo adresi neydi acaba, yanlış olmasın, ftp.<b>tr.debian</b>.org ile devam edelim.<br /><br />popularity contest'e katılmayalım:)<br /><br />Yalnızca temel sistem olsun, sonra kde falan kurarız.<br /><br />Grub'u mbrye mi kursun. Tabiki evet. Ve temel sistem kuruldu. kernel 2.6.18-5-686<br /><br />Önce güncelleme:<br />#apt-get update<br />#apt-get upgrade<br />#apt-get dist-upgrade<br /><br />kernel 2.6.18-6-686 oldu. Birkaç güncelleme daha oldu. Elimdeki cd çok eski değilmiş. Bu arada<br />Debian GNU/Linux 4.0 r1 "Etch" ile kurulum yaptık.<br /><br /><br />Grafik ekranı kuralım:<br /><br />#apt-get install x-window-system<br /><br />kde kuralım:<br /><br />#apt-get install kde kdm<br />//zaman kazanmak için kde-core da kurabilirdik<br /><br />kahve molası...<br /><br />...<br /><br />bir sürü pakette hata veriyor, inşallah kurulum tamamlanır.<br /><br />...<br /><br />saat 23:55<br />hatalarla da olsa beklediğimden hızlı kuruldu.<br /><br />Bir daha güncelleme:<br />#apt-get update<br />#apt-get upgrade<br />#E: unmet dependencies<br />bunu bekliyordum.<br />kurulamayan paketleri kurmak için:<br /><br />#apt-get install -f (veya --fix-missing)<br /><br />Hayret yine hata verdi. Hep de cdromdan kurulan paketlerde. Cdrom'u depo listesinden çıkarmalıydım. Nasılsa çoğu paketi internetten indiriyor.<br /><br />#nano /etc/apt/sources.list (şu vi'yi bir ara öğrenmem lazım:)<br /><br />cdromla ilgili satıra # koyduk.<br /><br />#apt-get update<br /><br />Tekrardan:<br /><br />#apt-get install -f (veya --fix-missing)<br /><br />Şimdi tamam. Emin olmak için:<br /><br />#apt-get update<br />#apt-get upgrade<br />#apt-get dist-upgrade<br /><br />0 upgraded, 0 newly installed, 0 to remove and 0 not upgraded.<br /><br />Mükemmel!<br /><br />reboot edip sistemi inceleyelim.<br />saat 00:05<br /><br />cd'yi çıkarmayı ve çizilmeyecek şekilde bir yere koymayı unutmayalım:)<br /><br />#reboot<br /><br />oturum açınca unuttuğumuzu farkettiğimiz kde türkçe paketini kuralım:<br /><br />#apt-get install kde-i18n-tr<br /><br />Kde Control Center'da Country/Region & Language kısmından Türkçeyi ekleyelim.<br />Tamam, kurulum neredeyse tamamlandı.<br /><br />Daha alışkın olduğumuz iceweasel'i kuralım. Sonra javayı ve flash'ı kuracağız.<br /><br />#apt-get install iceweasel iceweasel-l10n-tr<br /><br />Kurulum sırasında kağıda aldığımız notları blog girdisine dönüştürelim. Ekran görüntüsü de koyalım. PrintScreen çalışsaydı keşke.<br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh85jimqqikblrbY3i878u9A4tY4HmjUB58BiOqTUYTnPInyygfRszHna_Le9_8QzabbLJw61Z-5P2q8YPQ1PXIahgS8Nmb1QaxD2oksFZ0wvLaQ_IuKpVjQRn0wFTZOCkxgMzb/s1600-h/debiankuruldu.png"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 463px; height: 347px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh85jimqqikblrbY3i878u9A4tY4HmjUB58BiOqTUYTnPInyygfRszHna_Le9_8QzabbLJw61Z-5P2q8YPQ1PXIahgS8Nmb1QaxD2oksFZ0wvLaQ_IuKpVjQRn0wFTZOCkxgMzb/s320/debiankuruldu.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5222993931224809842" border="0" /></a><br />saat:01:08Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-37082133663851679472008-05-22T18:57:00.001+03:002008-05-22T18:58:49.844+03:00Şenliğe gidemedim<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMK_5xUpG4_IMxfPRNjqbcDqHPkzcQ1FeB9ZTl2SztWQhzkf4IYR9wcJpvW_z-a8C4rRAIokMB8j0k3mfc6ZcecRsBOlhiif6nz5EfTcnHN5Q3tUywbt73o5LIKBIi-EyWpaYz/s1600-h/senlik-2008.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMK_5xUpG4_IMxfPRNjqbcDqHPkzcQ1FeB9ZTl2SztWQhzkf4IYR9wcJpvW_z-a8C4rRAIokMB8j0k3mfc6ZcecRsBOlhiif6nz5EfTcnHN5Q3tUywbt73o5LIKBIi-EyWpaYz/s320/senlik-2008.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5203232276682132098" border="0" /></a><br />Ama maksat gönüller bir olsun.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-15485996457479923362008-05-22T18:39:00.001+03:002008-05-22T18:56:56.794+03:00head/body tattoo :)<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib-HLXGi8fTGBMbLWVg-MxLXdjGTLVEGdcMfIpo8nVxT95MYdcxfrk-CKicpa4DQcjktlLA0EbojSlLosBy_8GZVNTrq4W6THmJLNB2ZWTiqXlumizPRCqSChaE8b_9dsEKln4/s1600-h/HTML-Head-Body-Tattoo.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib-HLXGi8fTGBMbLWVg-MxLXdjGTLVEGdcMfIpo8nVxT95MYdcxfrk-CKicpa4DQcjktlLA0EbojSlLosBy_8GZVNTrq4W6THmJLNB2ZWTiqXlumizPRCqSChaE8b_9dsEKln4/s320/HTML-Head-Body-Tattoo.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5203231696861547122" border="0" /></a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-17831253026573688062008-05-22T18:22:00.002+03:002008-05-22T18:32:20.525+03:00Microsoft MS Office formatında geri adım attı<a href="http://www.chip.com.tr/konu/Microsoft-MS-Office-formatinda-geri-adim-atti_7014.html">Haberi</a> <a href="http://fatinburak.blogspot.com/">Burak </a>gönderdi, olumlu bir gelişme. odt, ods vb. türlerindeki dosyaları gönderirken artık "bana uzaylı muamelesi yaparlar mı" diye düşünmeyeceğimizi umuyorum.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-87643419056233962432008-04-16T23:01:00.003+03:002008-04-16T23:21:42.724+03:00Java paketleriOrnijanli <a href="http://pages.cs.wisc.edu/%7Ehasti/cs368/JavaTutorial/NOTES/Packages.html">burada</a> olan belgeyi çevirmeyi hep düşünüyordum. Java paket mevzusu çok sade ve anlaşılır bir şekilde anlatılmış.<br /><br />JAVA Paketleri<br />İçerik<br /><br /> * Giriş<br /> * Örnekler<br /> * Java Derleyicisi dosyaları nasıl buluyor<br /> * CLASSPATH çevre değişkeni<br /><br />Giriş<br /><br /> * Her sınıf bir paketin parçasıdır.<br /><br /> * Bir dosya içindeki bütün sınıflar aynı paketin parçasıdır.<br /><br /> * Paket belirtimi şöyle yapılır:<br /> package paket-adı;<br /> dosyanın ilk (non-comment) satırında.<br /><br /> * Farklı dosyalar aynı paketi belirtebilir.<br /><br /> * Eğer herhangi bir paket belirtilmediyse bir dosyadaki sınıflar özel, isimsiz bir pakete (tüm dosyalar için aynı isimsiz paket) dahil edilirler.<br /><br /> * Eğer package paket-adı belirtildiyse dosya paket-adı dizininde olmalıdır (dizin adıyla paket adı uyuşmalıdır).<br /><br /> * Başka bir (ismi belli olan) paketteki public sınıfa şöyle erişebilirsiniz:<br /> paket-adı.sınıf-adı<br /> Böyle sınıfların public eleman saha veya fonksiyonlarına şöyle erişebilirsiniz:<br /> paket-adı.sınıf-adı.elema-saha-veya-fonksiyon-adı<br /> paket-adını kullanma zorunluluğundan şöyle kurtulabilirsiniz:<br /> import paket-adı.*; veya<br /> import paket-adı.sınıf-adı;<br />(dosyanın ilk satırlarında package deklerasyonundan sonra). İlki paketteki tüm sınıfları içe aktarır (import), ikincisi sadece belirtilen sınıfı. Bu şekilde sadece paket-adı nı yazmaktan kurtuluruz. Hala sınıfa erişmek için sınıf-adı nı, eleman saha veya fonksiyonlara erişmek için sınıf-adı.eleman-saha-veya-fonksiyon-adı nı kullanmalıyız.<br /><br />Örnekler<br /><br />Javadir isimli dizinde çalıştığınızı ve aşağıdaki gibi kodları olan dosyalar oluşturduğunuzu farzedin.<br /><br />dosya 1<br />package ListPkg;<br />public class List { ... }<br />class ListNode {...}<br /><br />dosya 2<br />package ListPkg;<br />public class NoNextItemException { ... }<br /><br /><br />dosya 3<br />public class Test { ... }<br />class Utils { ... }<br /><br />dosya 4<br />class Test2 { ... }<br /><br />Kullanmanız gereken dizin ve dosya isimleri şöyle olmalı:<br /><br /> * Dosya 1 List.java isimli dosyada, Listpkg dizininde bulunmalı.<br /> * Dosya 2 NoNextItemException.java isimli dosyada ve yine Listpkg dizininde bulunmalı.<br /> * Dosya 3 Test.java isimli dosyada bulunmalı (Javadir dizininde).<br /> * Dosya 4 .java uzantılı her hangi isimli dosyada bulunabilir (Javadir dizininde).<br /><br />Bunlar da her bir dosyanın kodundan erişilebilecek sınıflar:<br /><br /> * Dosya 1 ve 2:<br /> o İlk iki dosyadaki kodlar (ListPkg/List.java ve ListPkg/NoNextItemException.java) aynı paketin içindeki sınıflara erişebilirler (List, ListNode, ve NoNextItemException). (Bu paketler için erişim belirtilmediğinden varsayılan paket erişimini kullanırlar)<br /><br /> o Dosya 1 ve 2 deki kodlar, her ne kadar public olarak tanımlansa da, Test sınıfına erişemezler. Problem şudur ki Test sınıfı isimsiz bir paketin içindedir, bu yüzden bu paketi veya Test sınıfını içe aktarmanın yolu yoktur.<br /><br /> o Dosya 1 ve 2 deki kodlar Utils ve Test2 sınıflarına erişemezler çünkü bu sınıflar farklı pakettedir ve varsayılan paket erişimine sahiptirler.<br /><br /> * Dosya 3 ve 4:<br /> o Dosya 3deki kodlar (Test.java) ListPkg.List, ListPkg.NoNextItemException, Test, Utils, and Test2 sınıflarına erişebilir. (ilk ikisi isimli bir pakettei public sınıflar olduklarından, son üçü aynı isimsiz pakette ve hem public hem de paket erişiminden dolayı). Yine de dikkat edin, eğer Test.java daki kodlar Test2 sınıfını kullanırsa ve bu sınıf Test2.java isimli dosyada değilse Test2 sınıfının olduğu dosya önce derlenmelidir, aksi taktirde bu sınıf bulunamaz.<br /><br /> o Dosya 4 deki kodlar (Test2 sınıfını içeren dosya) Dosya 3 (Test.java) dekilerle aynı sınıflara erişebilirler.<br /><br />Örneği özetlemek gerekirse:<br />Here's a summary of the example:<br />File Contents Directory/FileName Can Access<br /><br />package ListPkg;<br /> public class List {...}<br /> class ListNode {...}<br /><br /> ListPkg/List.java List, ListNode, NoNextItemException<br /><br />package ListPkg;<br /> public class NoNextItemException<br /> {...}<br /><br /> ListPkg/NoNextItemException.java List, ListNode, NoNextItemException<br /><br />public class Test {...}<br />class Utils {...}<br /><br /> Test.java ListPkg.List, ListPkg.NoNextItemException, Test, Utils, Test2<br /><br />class Test2 {...}<br /><br /> any-name.java ListPkg.List, ListPkg.NoNextItemException, Test, Utils, Test2<br /><br />Java Derleyicisi dosyaları Nasıl bulur<br /><br />Aynı dosyada tanımlı olmayan bir sınıfı (veya arayüzü [interface]) kullanan bir dosyayı derlediğinizde Java derleyicisi sınıf tanımlamasının olduğu yeri bulmak için şunları kullanır<br /><br /><br /> * sınıfın adı<br /> * içe aktarılan paket isimleri (eğer varsa)<br /> * dahil olduğu paket ismi<br /><br />Örneğin, içinde Test.java isimli tek bir dosyanın olduğu Javadir dizininde çalıştığınızı farzedin:<br /><br /> import ListPkg.*;<br /><br /> public class Test {<br /> List L;<br /> ...<br /> }<br /><br />List Tedt.java'da tanımlı olmadığından ve dizinde List.java bulunmadığından derleyici ListPkg altdizininde List.javayı arayacak (Test.java Listpkg yi içe aktardığı için).<br /><br />Şimdi ListPkg altdizininin içinde iki dosya olduğunu varsayalım: List.java ve ListNode.java, her ikisi de ListPkgye dahil. Ayrıca List.java nın ListNode.java da tanımlı olan List sınıfını kullandığını varsayalım. List.java yı ListPkg altdizininde derlemeye çalışırsanız hata alırsınız, çünkü derleyici List.java yı aktif dizinde aramak yerine ListPkg altdizininde bulmayı deneyecektir.<br /><br />Bu problemi çözmenin (en azından) üç yolu vardır:<br /><br /> 1. Bir paketi her zaman üst dizinden derleyin. Örneğin List.java yı Javadir/Listpkg dizini yerine Javadir dizini içindeyken derleyin. Javadir dizininde şu komutu girin:<br /> javac ListPkg/List.java<br /> 2. Bir paketteki tüm dosyaları her zaman aynı anda derleyin; örneğin Javadir/LitsPkg dizininde şu komutu girin:<br /> javac *.java<br /> 3. Paketin bulunduğu altdizinden kendisine dairesel sembolik link tanımlayın; Javadir/ListPkg dizininde:<br /> ln -s . ListPkg<br /><br />CLASSPATH Çevre Değişkeni<br /><br />Aktif dizinin (örn. javac komutunu verdiğiniz dizin) alt dizininde olmayan bir paketi kullanmak için, Java derleyicisinin nereye bakması gerektiğini belirtmek amacıyla CLASSPATH çevre değişkenini girmelisiniz.<br /><br />Örneğin /p/course/cs368-horwitz/public/ListPkg dizini içinde bir List paketi bulunuyorsa CLASSPATH değişkenini şöyle ayarlamalısınız:<br /> setenv CLASSPATH .:/p/course/cs368-horwitz/public<br /><br />Nokta ve iki nokta üstüste (.:) derleyiciye ayrıca derlmenin yapıldığı dizine de bakmasını şöyler. Dikkat edin, CLASSPATH çevre değişkeni ListPkg nin üst dizinine ayarlandıi ListPkg dizininin kendisine değil.Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-26549991588912058552008-04-07T13:19:00.003+03:002008-04-07T13:33:18.675+03:00Akvaryumumun yeni hali<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9OFJVnieCY0i7oj46qs1u0WqeHUnMwZZbobprznHeSChOqdlrVMvU3eOem1C1246UwH-bIg9PKhHSgS4FGJvTWS55u0TkIoL_DX57uVmD3AxT_gtL1eoXK7otwoO1XgfdOgb6/s1600-h/DSCN1511.JPG"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9OFJVnieCY0i7oj46qs1u0WqeHUnMwZZbobprznHeSChOqdlrVMvU3eOem1C1246UwH-bIg9PKhHSgS4FGJvTWS55u0TkIoL_DX57uVmD3AxT_gtL1eoXK7otwoO1XgfdOgb6/s320/DSCN1511.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5186449477269931122" border="0" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLVeOOKda6FBUqcALYn5i9wtEi1RSnCC_AYAMOvXV7TNKSsYOqVucDQVfr9etzEKiIcVL5OFE_ObFLKHmjR-Q7uNSaF50GxyXSJDRz7-ImKQQ5utxytjVEa-ij1DytXCfNYSuJ/s1600-h/DSCN1510.JPG"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLVeOOKda6FBUqcALYn5i9wtEi1RSnCC_AYAMOvXV7TNKSsYOqVucDQVfr9etzEKiIcVL5OFE_ObFLKHmjR-Q7uNSaF50GxyXSJDRz7-ImKQQ5utxytjVEa-ij1DytXCfNYSuJ/s320/DSCN1510.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5186448996233593954" border="0" /></a><br />Akvarist arkadaşım <a href="http://akvarist.blogspot.com/">Necdet</a>'in getirdiği bitkilerle akvaryumumun yeni hali böyle oldu.<br /><br /><br />Akvaryumda 2 zebra, 4 plati, 3 salyangoz, 3 albino corrydoras, 3 de Otocinclus var.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-45628237285777088762008-02-15T23:08:00.002+02:002008-02-15T23:31:18.321+02:00Pardusta recordmydesktopHer zaman lazım olabilecek minik kullanışlı bir program recordmydesktop. Dosyayı <a href="http://sourceforge.net/project/showfiles.php?group_id=172357">buradan</a> indirdikten sonra komut satırında:<br /><br />~$ tar -xvfz recordmydesktop-x.y.z.tar<br />~$ cd recordmydesktop-x.y.z<br />~$ ./configure<br />~$ make<br />~$ sudo make install<br /><br />ile kuruluyor. configure sırasındaydı yanılmıyorsam <paket> (adını hatırlamıyorum) eksik diyerek hata vermişti yeni kurduğum pardusta. Onu da<br /><br />~$sudo pisi install <paket><br /><br />şeklinde kuruyoruz. 0.3.7.3 sürümü olmasına rağmen sorunsuz çalıştı.<br /><br />qt ve gtk arayüzlerini de indirip kullanmak mümkün ama ben komut satırından daha kolay kullandım.<br /><br />~$recordmydesktop<br />ile tam ekran sesli+görüntülü kayıt yapıyor. Ctrl+C ile kayıt durduruluyor.<br /><br />şöyle de kullanılabilir:<br />~$recordmydesktop -o dosya -width 200 -height 200 --follow-mouse -dummy-cursor black -stop-shortcut Shift+Mod1+S -pause-shortcut Shift+Mod1+P<br /><br />Shift+Alt+P pause için Shift+Alt+P stop için klavye kısayolları. Ayrıntılar için man recordmydesktop.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-46834395930214525922008-01-11T18:53:00.000+02:002008-01-11T19:01:10.844+02:00Ben Pardus kurdum1 yıldır kullandığım ve hiçbir şikayetimin olmadığı debian'ı kaldıraraktan geçen haftasonu ani bir kararla pardus kurdum. 21 saniye gibi supersonic bir hızla açılıyor. Daha ayarlara dokunmadım ama hiçbirşeyde sorun yok. Daha önce bir çok kez kurup şöyle bir bakmıştım. Bundan böyle uzun bir süre pardus kullanmayı düşünüyorum. Yanına bir de ubuntu kurabilirim incelemek için.Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-42873261220826508592007-10-04T16:15:00.000+03:002007-10-04T17:57:32.852+03:00Go'ya başlarken2002 yılında Ankara'da "Akıl oyunları" filmini izleyene kadar go oyunundan haberim yoktu. Filmde esas oğlanı John Nash bir buluş yapmaya çalışan parlak bir matematikçidir. Diğer arkadaşları ile rekabet halindedir. En büyük rakibi ile bahçede bir go maçı yapar ve yenilir. Hayal kırıklığı. 10 saniye kadar süren bu sahnede go tahtası bir kaç saniye kadar görüntülendi fakat bu goyu merak etmeye yetti. Arkadaşımla bir kaç hafta içinde ortak bir go tahtası aldık. Kendi kendimize öğrenmeye çalıştık. Başlarda oyunun ne zaman biteceğini anlayamadık, sonra hangi taşların ölü olduğunu. Sonra oyun sırasında içimizden "inşallah atariyi görmez" diye dua ettik:) Bu arada yanımıza her gün birileri daha katıldı. Oyunun bu kadar çekici olmasına şaşırdım. Bir haftada 5-6 kişi go oynamaya başladık. Bunun sebebi herhalde kuralların çok basit olması ve 2 dakikada öğrenilebilmesi (yeni başlayanlara bunu söylemek bazen ters etki yapabiliyor, 2 dakikada öğrenemezsem diye strese girenler olabiliyor:) ). Bir kaç hafta böyle sürdü ve başlangıç düzeyinde bir go oyuncusu oldum. Kendimi, goyu Topluluklardan öğrenmeyenler arasında, Türkiye'deki 2. go dalgasına kapılmış olanlardan sayıyorum. Birinci dalga olarak Şibumi'den esinlenenleri görüyorum. 2.si Akıl oyunları filmi (daha sonra başka kişilerin de bu filmden etkilenerek başladıklarını öğrendim). Tabiiki bu işin başını ODTÜ Alpar Kılınç Go Topluluğu ve büyük şehirlerdeki Go Toplulukları çekiyor.<br /><br />Sonra yaklaşık 4 yıllık bir ara. Çanakkale'ye taşındım, askerlik falan girdi araya. Ortak aldığımız tahta bende kalmıştı fakat oynayacak kimse yoktu. 2006 yılının Eylül ayında KGS'ye üye olarak tekrar goya başladım. Bunun yanında Üniversitemde Go topluluğu kurma girişiminde bulundum ( hala başaramadım).<br /><br />Bu süre zarfında okuduğum yazılardan, izlediğim oyunlardan go ile ilgili pek çok güzel şey öğrendim. Go ile ilgili güzel şeyleri değişik gruplarda ele almak mümkün.<br /><br />Mesela felsefe. Bu konuda pek çok yazı var. Go oyununu gerçek dünya ile ilişkilendiren yazılar, oyundaki hamlelerin yaşamdaki kararlara benzetilmesi. İçinde bulunduğunuz durumdan maksimum fayda çıkarma çabası, olumlu şeylerle olumsuzların dengesi. Bunlar çok karmaşık, uçuk, zorlama düşünceler gibi görünse de sanırım oyunu oynayan herkes bunları hissediyor. Basitçe goyu öğreniyorsunuz, bir rakip bulup oynuyorsunuz ve gerçek yaşamdaki taktikleri kullanıyorsunuz. Bu arada uyguladığınız taktikleri geliştirip bunları gerçek yaşamda da uyguluyorsunuz. Hiç bir çabaya gerek yok, oldukça basit (Bir yerde, go oynayan birinin oyundaki taktikleri kullanarak iş bulduğunu okumuştum).Bu kadar basit ve doğal olması beni şaşırttı ve goyu öğrendikçe daha çok sevmeme sebep oldu. Gonun büyülü tarafı bu olsa gerek.<br /><br />Bir diğer güzel tarafı gonun tarihle bütünleşmiş olması. 4000 yıllık bir oyun, dile kolay. Bir sürü efsane, hikaye, go için yazılmış şiirler. Go'ya adanmış Hikarunix işletim sistemini kurarken şöyle bir konuşma görünüyor ekranda:<br /><br />Öğrenci: Usta, insanlığın icad ettiği en büyük oyun nedir?<br />Usta: Satranç!<br />Öğrenci: Peki Go?<br />Usta: Go herzaman vardı.<br /><br />Sanırım bu tarih kısmını özetliyor:)<br /><br />Bir diğer güzel tarafı da oynarken aldığınız zevk tabiiki. Bu bakımdan diğer oyunlara, hobilere benziyor. Günlük olaylardan sıyrılıp stres atabileceğiniz bir hobi. Bir zihin sporu. Bir oyun. Kendinize ayırdığınız bir zaman. Biraz kaçış.<br /><br />Go ile ilgili başlangıçtan itibaren bazı maraz düşünceler aklınızdan geçiyor. Birincisi kazanma hırsı ve seviyenizi yükseltme çabası. En basit ifadeyle dan olmak istiyorsunuz. Prestijli birşey. Bir diğeri Türkiyede Go'nun sınırlı oynanması, bilinmemesi, elit oyunu olarak görülmesi düşüncesi. Gerçekten öyle mi görülüyor, yoksa öyle mi. Bir diğeri de kaybetme korkusu. Neticede bir zeka oyunu, bir müsabaka, bir yarış.<br /><br />İlgimi çeken başka şeyler:<br />KGS'de 5-6 dan seviyelerine gelmiş oyuncuların hala bir şeyler denemesine çok şaşırmıştım. Oyuna başlıyorlar, bir şey deniyorlar, olmayınca teşekkür edip terk ediyorlar. Bu oyunun bir derya olduğunu gösteriyor. Öğrenecek şeyler bitmiyor. Hani oyunun sonuna geldim, artık bitirdim falan yok. Bilgisayarlar ancak 5x5 bir tahtada siyahın başladığında hep yeneceğini ispatlayabilmiş. 19x19 tahtada ise 1. ve 2. çizgi dışında oyunun her yerden açılabileceği yönünde bir yaklaşım var. Çok büyük bir belirsizlik. Tabiiki denemeyle bitmez:) Zaten dünyanın oluşumundan beri her saniye go oynansaymış yine de tüm ihtimaller tükenmezmiş. Go ile ilgili o kadar çok klişe var ki, alt alta yazılsa sadece klişelerden küçük bir kitap çıkar. Bir diğeri ise oyunu iyi oynamak için hem bir matematikçi hem de bir şair olunması gerektiği (Şibumi'den sanırım). Ne büyük, ne etkili sözler bunlar. Destansı sözler.Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-80419801917155578362007-09-20T16:27:00.001+03:002007-09-20T17:51:35.293+03:00Fenerbahçe vs Inter<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDsTDOIcwdSDrVqsqcJp1akbCsTBZd79PbkPHLA9wGQCnRjIV_TFGQgrPP6aRQr6LW5siSjrfPnGo-3PeIpkvIuTl8cF32TxNNgofd92bSqIPrPOs6z8n2phaMKNBtBeVAWYQK/s1600-h/19.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDsTDOIcwdSDrVqsqcJp1akbCsTBZd79PbkPHLA9wGQCnRjIV_TFGQgrPP6aRQr6LW5siSjrfPnGo-3PeIpkvIuTl8cF32TxNNgofd92bSqIPrPOs6z8n2phaMKNBtBeVAWYQK/s320/19.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5112277559753255298" border="0" /></a>Fenerbahçemiz tarihe yazılacak bir oyunla italyan devini devirdi. Şimdi bilgisayarcı şapkamı bir kenara koyup spor yazarı şapkamı takıyorum :)<br /><br />Maçın ilk beş dakkasını avrupa yakasına feda ettim ( rezalet, burayı geçelim)<br /><br />Maçın başında Spiker aşırı konsantre gibiydi, kezmana yapılan penaltıdan bahsetmedi. Normalde olmayan penaltılar için çıngar çıkartmazmıydı bunlar, hayret. Bir kaç pozisyonda da maçı izlemiyormuş gibiydi.<br /><br />Wederson süpriz bir şekilde sahadaydı, enteresan işler peşindeydi. Dan dun heryerden vurdu, güzel de vurdu :) Roberto Carlos'un esmer versiyonu gibiydi. Fenerbahçenin yedek kadrosu hakkaten insanı şaşırtıyor. Sol tarafta Uğur Boral'ı da çok beğendim sezon başı ama işi zor. Daha Tümer ve Appiah da var (Appiah'ın solda oynamadığını biliyorum, yedek olması açısından...).<br /><br />Önder Turacı maçın başında 2 tane kötü orta yaptıktan sonra bir kaç pozisyonda fırsatı varken orta yapmayarak topu arkadaşlarına pasladı. Gereksiz bir güven eksikliği gibi geldi bana. Maç boyunca iyiydi.<br /><br />Deivid kendisini eleştirenleri utandırmaya devam ediyor. Hem defansta hem ofansta hatasız oynadı. Son derece gösterişsiz ve kaprizsiz oynadı, bana göre takımın en iyisiydi. Beklere yardım etti, halftaymda forması sırılsıklamdı (yazar burada döktürüyor :) ). Top ayağına geldiğinde hiç acele etmeden tereyağından kıl çeker gibi çalımları harikaydı. Deniz ve Aurelio ile birlikte orta saha kusursuz oynadı.<br /><br />Golden bahsetmeyeyim (burada yazar futbolun salt sonuca yönelik olmadığını şeyettiriyor).<br /><br /><br />Alexe diyecek söz yok. Topla leblebi gibi oynuyor ( benim icat ettiğim bir fütbol terimi). Tam rakip ayağından alacak sanıyorsunuz bir bakmışsınız çalım atmış. Daha top kendine gelirken tek dokunuşla çalım atıyor, muazzam. Goldeki asisti jenerik seviyesindeydi (ne demekse :) )<br /><br />Kezman aslında beğendiğim bir futbolcu, geçen sene Parma maçında attığı bir çalımla o zamana kadar uyuyan fenerbahçeyi uyandırmıştı ve ilk golün asistini yapmıştı. O zamandan beri severim kendisini. Fenerbahçenin böyle ateşleyici oyunculara ihtiyacı var. Ama bu sistem ona uymuyor. Fenerbahçede hücumları ortasaha oyuncuları başlatıyor ve bitiriyor. Santrafora yönelik bir hücum anlayışı yok. Kezman da tek başına dolanıp duruyor.<br /><br />Volkan tam konsantre değil, aklı başka yerde gibi. Hatası da olmadı aslında. Diğer defans oyucuları iyiydi. Luganonun tarzını sevmiyorum pek, Bülent Korkmaz gibi rakible oynuyor, çaktırmadan fauller falan. Ama başarılı oluyor.<br /><br />Sonuç olarak bütün takım iyiydi ve tarihi bir galibiyet aldık. Her şey mükemmeldi, ta ki basın toplantısına kadar. Türk basınından inciler dökülmeye başladı. Hiç mi kültürümüz geleneğimiz yok anlamıyorum. Muhteşem bir oyun, tarihi galibiyet, her şey harika. Önce adamı bir tebrik et, güzel şeylerden bir bahset. Gerçekten merak edilen şeyleri sor. Hiç biri yok. Sanki karşılarındaki insan değil bir makina. Kendilerini kamera arkasında görünmez sanıyorlar. Tamamen suni soğuk bir iletişim. Neden onu oynatmadın demek yerine neden şunu oynattın demek daha makul değil mi. Gaziantep maçının kadrosunu sordular en son, "beni galibiyetimle başbaşa bırakın" diyebildi Zico. Adamın yüzü düştü valla. Daum da aynı şeyleri yaşadı. Güzel şeyler, eğlenmek pek rating yapmıyor diye insaflı bir şekilde yorumluyorum. Yoksa ben diyceğimi bilirim!<br /><br />Tekrar diğer şapkamı alayım.<br /><br />Mazinde bir tarih yatarrrrrrrrrrrr, yaşaaaaa FenerbahçeeeeeeeeeUnknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-583001855448716202007-08-23T18:33:00.000+03:002007-08-23T18:39:00.312+03:00Go DergisiSonunda <a href="http://www.godergisi.com/">dergim</a> geldi. Hazırlayanların ellerine sağlık, son derece kaliteli ve doyurucu bir içeriği var. Umarım uzun soluklu bir dergi olur.Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-84202174698920943282007-08-23T15:02:00.000+03:002007-08-23T15:59:46.415+03:00Bilgisayarlar ve hurafeler<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Hurafe">Hurafe</a>lerin en yaygın olduğu alanlardan birinin bilgisayarlar olduğunu düşünmüşümdür hep. İnsanoğlu eksik bildiği şeyleri hep hurafelerle doldurmuştur. Bir bakıma gereklidir de bu. Bir çok şeyi akılda tutabilmek için bunları bize göre mantıklı bir hikayeyle bağlarız. Aksi halde birbirine bağlı olmayan bilgileri akılda tutmak zordur, ayrıca sıkıcıdır da. Bilgisayarda en çok bilinen örneklerinden biri bilgisayarın yeniden başlatılması, kısaca aç-kapa yapmak suretiyle aksaklıkların giderilmesidir. Hackerlarla ilgili hikayeler, Bill Gates efsaneleri, virüslerle ilgili anlatılanlar vb. pek çok hurafelerle doludur bilgisayar teknolojisi. Geçen gün minibüste şöyle bir konuşmaya şahit oldum.<br /><br />1. kişi: Kaspersky dünyanın en iyi antivirüs yazılımıymış, 1 numaraymış.<br />diğerleri: hmm<br />1. kişi: Ruslar NASAya karşı yapmışlar.<br />diğerleri: ???<br />1. kişi: O kadar sağlam yani.<br />2. kişi: Peki siz CIA ve Mossad'ın yediği son naneyi biliyor musunuz?<br />3. kişi: neymiş?<br />2. kişi: Bir program yazmışlar, MIT'de 500 kişi açığa alınmış.<br />3. kişi: Açığa mı alınmış, hmm, anaaa açığa alınmış (gülerek)<br />diğerleri: gülüşmeler<br /><br />Bu tür hikayeler nereden çıkıyor, bir doğruluk payı var mıdır bilinmez. Google'da "kaspersky nasa" diye arayınca birşeyler çıkıyor. <a href="http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=127457%27">Burada</a> da diğer mevzuyla ilgili bir haber var. Arkadaşların kendinden de birşeyler kattıkları anlaşılıyor. Bilgisayarcı olarak bu tür hikayeler zaman zaman bana da soruluyor. Bilmiyorum dediğimde bu pek tatmin edici olmuyor. Bilmiyorum ama doğru olduğunu zannetmiyorum dersem kabalık olabilir. Makul bir cevap vermek gerekiyor. "O değil de sen şunu biliyor musun" diye başka konuya geçmek (bkz. geyiğe sarmak) da eğlenceli bir yöntem. Halk bunu istiyor:)Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-32827114078510906452007-08-16T02:32:00.000+03:002007-08-16T03:17:43.100+03:00TATİLDEN DÖNDÜK<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHQ3eyqhaghJ4kvxThQnH7CC7sr8d6kj_vTYoJ2dAV5xx7itAtB4IiABJaBe5JyrCxsGWRgKRV65XaDXdkEl-TqCtNPuryrXB0VPWyebcdAjHJmk2GJgEHfJhx55ayxlp6ez1m/s1600-h/538.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHQ3eyqhaghJ4kvxThQnH7CC7sr8d6kj_vTYoJ2dAV5xx7itAtB4IiABJaBe5JyrCxsGWRgKRV65XaDXdkEl-TqCtNPuryrXB0VPWyebcdAjHJmk2GJgEHfJhx55ayxlp6ez1m/s320/538.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5099076520109506850" border="0" /></a><br /><br /><br /><div style="text-align: right;"><div style="text-align: left;">Bu sene tatilde KUŞADASI'ndaydık.Dönem başlamadan bu tatil çok iyi geldi.Kuşadası/güzelçamlı dan tekne turlarına katılmıştık.Yunanistan adalarına çok yaklaştık bu gezi sırasında.Normalde de bazı koylardan denize girmek bu sebepten yunanistan adalarına çok yakın olmasından dolayı denize girmek ve deniz bisikletleri yasaklanmış.Tekne ile gezerken bazı koylarda kayalıklarda küçük botlar,deniz yatakları görmekte mümkün:)<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5O2R-zj_wn8hotLtiUyBIAwWjAZo5RD3T5agkn8QhsJ59-ocy8fEASeavpwX4i5ORe0LJK8zZWkwZbhlgTDt1fNM1BsVLEOo8SyZf4Yqr8Duf8Kismw0mjyJRAki21JGah90D/s1600-h/533.JPG"><img style="cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5O2R-zj_wn8hotLtiUyBIAwWjAZo5RD3T5agkn8QhsJ59-ocy8fEASeavpwX4i5ORe0LJK8zZWkwZbhlgTDt1fNM1BsVLEOo8SyZf4Yqr8Duf8Kismw0mjyJRAki21JGah90D/s320/533.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5099075858684543234" border="0" /></a><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCWB60MyvU3ALDmrrnXZUNGXnFldLFyls89IvI9flK-mT4OcodSFPjWLAYDLs0uU01V06CiilnVGPgRRVaMWY1NMQ9CEKpwZzmAXxsFpCjVSV01fLtIRlkAH2YGH0A8WJ0dTo-/s1600-h/532.JPG"><img style="cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCWB60MyvU3ALDmrrnXZUNGXnFldLFyls89IvI9flK-mT4OcodSFPjWLAYDLs0uU01V06CiilnVGPgRRVaMWY1NMQ9CEKpwZzmAXxsFpCjVSV01fLtIRlkAH2YGH0A8WJ0dTo-/s320/532.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5099076120677548306" border="0" /></a><br /><br /><br /><br /><br /></div></div><strong style="font-weight: normal;"> ZEUS MAĞARASI<br /><br />Tekne turu bittikten sonra </strong><strong style="font-weight: normal;">ZEUS MAĞARASI'na gittik.Muhteşem bir mağarayla karşılaştık.Suyu çok faz</strong><strong style="font-weight: normal;">la soğuktu ama o suda yüzmekte çok güzeldi.</strong><strong style="font-weight: normal;"><br />Efsaneye göre;</strong><br /><strong style="font-weight: normal;">Göktanrısı Zeus, kardesi Poseidon'u kızdırdığında elindeki üçlü yabasını kaldırarak dalgaları kabartıp, denizi altüst eden Poseidon'un gazabından kaçıp sakinleşmesini beklemek için bu mağaraya sığınır. Dinlenir ve yıkanırmış.</strong><strong><br /></strong><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhb4nwJd9nzTXutYf_HfAMhUudRiMxHrfSLwOBMNScIGC31HMp6aKoijg4NgLVp1ORS4thsFvMgpra4rVDIRr7Yz9GwXaCJWEhnbPtSIgkqluEyltDd89_gX-8AyobnTSNKm-AO/s1600-h/544.JPG"> <img style="cursor: pointer;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhb4nwJd9nzTXutYf_HfAMhUudRiMxHrfSLwOBMNScIGC31HMp6aKoijg4NgLVp1ORS4thsFvMgpra4rVDIRr7Yz9GwXaCJWEhnbPtSIgkqluEyltDd89_gX-8AyobnTSNKm-AO/s320/544.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5099078302520934706" border="0" /> </a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-5330412793344550282007-07-09T15:21:00.000+03:002007-07-09T15:28:07.686+03:00ÇOMÜ Enformatik Bölümü olarak yürüttüğümüz projenin bir uygulaması olarak Fen Edebiyat Fakültesi laboratuarına <a href="http://members.comu.edu.tr/derya_ergun">Derya Ergün Zorlubaş</a> ve <a href="http://members.comu.edu.tr/azorlubas">Ayhan Zorlubaş</a> tarafından Pardus kurulmuştur. Ayrıca önümüzdeki dönemde TBTK dersinde Open Office anlatma planımız var aksilik olmazsa gerçekleşecek. Hayırlı olsun :)Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-30908860.post-52957907230263251002007-06-23T09:36:00.000+03:002007-06-28T14:01:53.400+03:00Bir dönem daha bittiSömestr desem daha anlaşılır olur. Dün güzel bir törenle kimileri mezun oldu. ÇOMÜ birincisi <a href="http://yarimtepe.com/blog">Oğuz Yarımtepe</a> mezuniyet töreninde harika bir konuşma yaptı. Keşke bütün öğrenciler aynı anlayışta olsalar.<br /><br />İki yıldır Enformatik bölümünde Temel Bilgi Teknolojileri dersini veriyorum çeşitli bölümlerde. 99yılından beri Bilgisayar mühendisliğinde çeşitli dersleri vermiş olmama rağmen bu Windows, Word, Excel gibi görece basit (hatta çok basit, eften püften) derste zorlanacağımı biliyordum. İçinde çeşitli çelişkileri barındıran sıradan basit bir zorunlu YÖK dersi. Nedir bu çelişkiler mi?<br />-Zaten insanların kendi kendine öğrenebileceği şeyleri (Windows'da ve Word'de temel işlemler) ders formunda anlatmak uygun mudur! Uyugunsa cep telefonu kullanmanın neden dersi yok. Uygun değilse öğrencilerin bu konuları bildiğini kabul etmek mi gerekir.<br />-Öğrencilerin seviyelerinin çeşitlilik göstermesi de bir başka çelişkili durum. Kimisi ilk kez bilgisayarla karşılaşıyor. Kimisi de daha önce dersini almış, yıllardır evinde bilgisayar kullanmış. Bu durumda bilgisayarı açıp kapatma gibi basit konularda bilenler sıkılıyor haliyle, anlatmayınca da bilmeyenler adapte olamıyor. Dersi alanların seviye aralığı çok büyük yani.<br />-Çeşitli bilgisayar terimleri, kavram isimleri henüz Türkçede oturmamış. Günlük hayatta kimsenin kullanmadığı bu terimleri derste anlatınca pek hoş olmuyor. Halbuki bunlar anlatılmazsa herşey bölük pörçük ve havada kalıyor.<br /><br />Kısaca bu ders aslında formal olarak işlenebilecek bir ders değil. Yani fizik matematik gibi şu şudur bu budur deyip geçilemiyor. İçeriği de oturmuş değil. Günlük hayatta herkezin karşılaşabileceği şeyleri yapay bir ders formuna sokup anlatmak pek mantıklı değil. Bazı şeyleri öğrenciler derste değil de günlük hayatta daha iyi öğreniyorlar. Böyle olunca da dersin önemi ve itibarı azalıyor. Diğer taraftan bazı şeyleri de günlük hayatta öğrenmek mümkün değil. Bunlar bilinmezse bilgisayar çok verimsiz ve cahilce kullanılıyor.<br /><br />Bunun dışında eğitim sisteminden kaynaklanan problemlerin bu derse yansıması da ortaya çıkıyor. Öğrencilerin geneli okulu bitirilmesi gereken binalar olarak gördüğünden dersler de formalite olarak algılanıyor. Eğitim kalitesindeki rollerinden öğrenciler pek farkında değil. Bütün dersler boş geçse, herkes sınavlardan 100 alsa derslerde sadece geyik yapılsa acaba gerçekten mutlu olacaklar mı. Sanmıyorum ama büyük çoğunluğu öyleymiş gibi davranıyor.<br /><br />Artık usulen söylediğim şeyler:<br />-Her dönemin ilk haftalarında konulardan bahsederken: "Bunların dışında sizin öğrenmek istediğiniz konular, merak ettiğiniz şeyler var mı?" Nasılsa "uyduruk" bir ders ve öğrencilerin istediği konulara yer verecek zaman ayarlanabilir.<br />Şu ana kadar şunu öğrenmek istiyoruz diyen çıkmadı.<br />-"Ders sırasında istediğiniz zaman durdurup soru sorabilirsiniz". Genelde en çok sorulan soru, konu bittikten sonra, "hiç bir şey anlamadık" oluyor:) Evet, bu bir soru değil.<br />-"Kimseyi rahatsız etmediğiniz sürece istediğiniz zaman girip çıkabilirsiniz derse". Genelde her giriş çıkışta izin isteniyor, geç gelindiğinde özür dileniyor. Tabi saygı görmek, değer verilmek hoş ama bence daha önemlisi dersin bölünmemesi. Geç gelinmesi uygulamada problem oluyor. Çoğu zaman şöyle şeyler oluyor. Dersin başında biraz teorik konular ve uygulamada yapacakları şeyleri anlatıyorum. "Buyrun arkadaşlar şimdi bunları bilgisayar başında tatbik edin" dediğim sırada nefes nefese biri içeri giriyor. Özür faslından sonra soruyu yapıştırıyor "Hiç bir şey anlamadım". Öncelikle bu bir soru değil:) Derse geç gelmiş dolayısıyla konuyu dinlemeyen birinin anlaması mümkün değil. Eğer bir şeyi dinlediyseniz hiç bir şeyi anlamamanız mümkün olabilse de bunu bu şekilde ifade etmek mümkün değil:) Neyi anlamadınız, konu neydi, anladığınız ufak da olsa bir şey varsa lütfen söyleyin. Hiç yardımcı olmuyorsunuz.<br /><br />"Hiç bir şey anlamadım" demenin bir başka zararı da diğerlerini bir şey yapmamakta, anlamamakta teşvik etmesi. Yani biri çıkıyor ve büyük bir özgüvenle "bir şey anlamadım" diyor ve anlamaya çabalayan biri ya da önemli kısmını anlayan biri bundan güç alarak çabalamayı bırakıyor. Zaten kimse bir şey anlamamış, demekki ben yaptığım yeterli diye düşünüyor. Ayrıca kimse anlayıp anlamadığını ifade etmek zorunda değil.<br /><br />Netice itibariyle tek tek öğrencileri de suçlamak doğru değil aslında. Toplu olarak birbirlerini kötü etkiliyorlar diye düşünüyorum. Farkında olmadan dersin kalitesini yerle yeksan ediyorlar.<br /><br /><br />Öğrencilerin şunun da bilincinde olmasını isterim. Kimse 100 aldı diye baştacı edilmiyor, veya 0 aldı diye ayıplanmıyor. Genelde yüksek alanlar benimle yakınlaşma eğiliminde oluyor, düşük alanlar ise kaçma eğiliminde. Pratikte alınan notla dersin hocasına yakınlaşma arasında bir miktar pay olduğunu kabul etsem de teorik olarak hiç bir önemi yok. Tamamen nota endekslenmiş bir bakış açısı beni rahatsız ediyor. Neden kimse dersin kalitesini sorgulamıyor, daha iyi şeylere, daha üstdüzey konuları öğrenmeye layık olduklarını öne sürebilirler mesela. Bunu daha sonradan, çok sonradan yaptıklarına eminim. Öyleyse dönem içinde niye bundan bahsetmiyorlar. Bundan bahsetmeyerek kaliteyi düşürdüklerinin neden farkında değiller. Bunu yapmak zorunda değiller elbette. Tercih meselesi. Bir öğrenci bir derse ilgi duymayabilir, özel problemleri yüzünden başarısız olmuş olabilir. Dersi, okulu, hocayı beğenmeyebilir, tercih meselesi. Peki neden böyle bir durumda da notunun yüksek olmasını bekliyor. Böyle bir durumda notunun yüksek olması kalitenin düşüklüğünü göstermez mi. Teorik olarak herkes iyi notlar almak ister. Çok isterdim okula gitmeden sınava girmeden diploma almayı. Ama bunu yüksek sesle dile getirmedim:)<br /><br />Bence öğrencilerin dersin kalitesine katkıda bulunmayışının sebebi biraz korku, biraz özgüven eksikliği, biraz da sürü pisikolojisi. Eğer dersle veya hocayla ilgili bir eleştiri yaparlarsa hoca onlara "takar", tavır alır, dersten bırakmak için elinden geleni yapar alimallah:) Bu yüzden bu tür eleştirileri hocanın olmadığı bir ortamda yapmak daha hayırlı:) Köprüyü geçene kadar dayı demeli. Şu lanet dersten kurtulalım da gerisi önemli değil. Şimdi bişey desek anlamaz bu düdük makarnası diyen gözlerle suskun suskun izliyorlar dersleri. Konuşmadıkları için de kimse onları suçlayamaz, zorunda değiller. Sevdiğim sözlerden biri aklıma geliyor: "Türk söylemez, söylenir". Halbuki eleştiri yaptım diye dersten kalacaksam bir şey kaybetmiş sayılmam diye düşünmek daha doğru bir düşünce olurdu:) Öğrenciler haklarının farkında değiller, notuna itiraz edecek cesareti gösteremeyenler var. Sınavda hatalı soru sorduğum zamanlarda ya bunu kimse farketmiyor ya da önemsemiyor. Ben yine de bunu düzeltip olabilecek haksızlıkları önlemeye çalışıyorum ve bunu öğrencilere de bildiriyorum. Genelde pek yanlış soru sormadığımı da söyleyeyim:) Bir diğer mevzu da sürü pisikolojisi. Derste soru soran kişiye acaba "inek" gözüyle mi bakıyorlar. Soru sorulsa hocanın anlatacağı şeyler öğrencilere sınavda zor sorular olarak geri mi döner. Aklıma bir söz daha geliyor: "Bulandırmayalım denizi, uyandırmayalım kerizi". Bu yüzden "dersin kalitesinin artmasını" istemiyorlar. Birbirlerine kötülük yapmış olmamak için. Birbirlerine böyle destek olmalarını taktir etmek mi gerekir. 8 yıldır üniversitede derse giren biri olarak sınıf içinde sürü pisikolojisiyle hareket etmeyenlerin, hatta "ayrılıkçı" olarak nitelenen kişilerin öğrenim hayatlarından sonra çok başarılı olduklarını söylemem gerekir. Bir topluluğa (sınıfa) uyum sağlamakla, bazı durumlarda topluluktan ayrılmak, inisiyatif alarak kendi yolunu çizmek arasında doğru seçim yapmak çok önemli diye düşünüyorum. İnce bir çizgi. Belki de kalın.<br /><br />Bu önemsiz dersle, üniversite eğitimiyle, eğitim sistemiyle ilgili "şikayetlerim" bunlarla da bitmiyor. Bence bir dersin kalitesiyle ilgili en önemli unsur adalet, not adaleti. Bunu sağlamak hocanın görevi, vefakat öğrencilerin de katkısı var. Sınavlarda kopya çekilerek, ödevlerde yardımlaşarak, uygulamalarda ekip çalışması yaparak not adaleti zedelenmiş olmuyor mu. Oluyor tabiiki. Ama kimse haksız not almaya çalışan arkadaşını suçlamak istemez. Bu konuda haksız da sayılmaz, hocanın görevi. Bir kaç kişi haksız şekilde not almaya çalışır ve bunda başarılı olursa bu adalet sistemini pek de zedelemez, ihmal edilebilir diyebiliriz. Bu sayı ne kadar artarsa adalet sisteminin zedelendiğinden bahsedebiliriz. Tüm sınıf kopya çekerse acaba ne olur. Sokakta birine küfrederseniz tutuklanabilirsiniz fakat stadta binlerce küfreden kişinin tutuklandığı görülmemiştir. Belki ağır bir benzetme oldu ama bazı derslerde öğrencilerin tavrını buna benzetiyorum. Toplu olarak yapıldığında yanlış bişeyin o kadar da yanlış olmadığı düşünülüyor. Toplu hareket etme düşüncesi bence üniversiteden önceki okullarda öğrencilere yanlış bir şekilde öğretilen bir şey. Eğitim sistemi kişilerin bireysel olarak hareket etmesini, özgüven kazanmasını engelliyor.<br /><br />Geçtiğimiz 2 yılda bana yöneltilen soruların istatistiğini tutsaydım heralde aşağıdaki tablo ortaya çıkardı:) Tekrar belirteyim, kimseyi bu soruları sorduğu için veya hiç soru sormadığı için suçlamak doğru olmaz.<br /><br />1. İmza kağıdı ne zaman çıkacak (284 kez)<br />2. Hiç bir şey anlamadım (215 kez) Tabii ki bu bir soru değil:)<br />3. Girebilir miyim (185 kez)<br />4. Çıkabilir miyim (146 kez)<br />5. Sınavda ne soracaksınız (100 kez)<br />6. Dersle ilgili çeşitli sorular (70 kez)<br /><br /><br />Sonuç olarak öğrencilere bu kadar "yüklendikten" sonra söylemem gereken bazı şeyler de var. Üniversite sınavını kazanarak geliyorlar ve üniversitenin asıl sahibi onlar. Daha güzel imkanları, eğitimi hakediyorlar. Onlardan iyi şeyler beklemeden önce idarecilerin hocaların devletin onlara daha iyi şeyler sunması gerekir. Bir söz daha geldi aklıma: "Bir kölenin asıl istediği özgürlüğe kavuşmak değil, kendisinin de köleye sahip olmasıdır; efendi olmaktır". Öğrencilere de hakettikleri şekilde davranılırsa başarılı olacaklarına inanıyorum. Büyük bir çoğunluğunun pırıl pırıl insanlar olduğunu, imkan sağlanırsa alanlarında çok büyük başarılara imza atmalarının hiç de zor olmadığını düşünüyorum. Çok şükür önlerinde böyle örnekler mevcut.Unknownnoreply@blogger.com1