Cumartesi, Ağustos 27, 2011

Tutunamayanları bitirebildim

Yaklaşık iki yıldır uğraştığım kitabı sonunda bitirmeyi başardım. Bir kaç sefer yüzlü sayfalara kadar okuyup bıraktığım olmuştu.

Tutunamayanların ne kadar etkileyici, mükemmel, harukulade olduğundan bahsetmeye gerek yok. Haklı ününe biraz geç ulaşmış gibi görünüyor. Yirmi yıl önce okusaydım daha farklı etkileri mi olurdu üzerimde, bilemiyorum.

Okumasının ve yorumlanmasının oldukça zor olduğu söylenebilir. Diğer taraftan sürükleyici olduğu ve sayfalarca dökülen birikimlerin tam olarak anlaşılamasa da bir şekilde hislerinizle anlaşılır olduğu da söylenebilir. Herhalde bunu kitapta anlaşılmaz görülen, karmaşık, çetrefilli durumların insani olmasına bağlayabiliriz. Yine de yazarın tam olarak onu mu ifade etmek istediği ya da her okuyucunun aynı şekilde mi algıladığı konusunda şüpheye düşürüyor insanı. Hep önceki sayfalarda birşeyler mi kaçırdım hissi uyandırıyor.

Kitabı okurken çokça gülümsedim, sesli güldüğüm bile oldu. İçimde bir olric var mı diye yoklamalar :) kitabın dilinde konuşma eğilimi falan, bu kitabı okumanın eğlenceli tarafları. Karakterlerin başından geçenler acıklı olsa da -verdikleri tepki ve ifade biçiminden olsa gerek- hüzünlendiğimi hatırlamıyorum.

Kitapla ilgili konuşulacak o kadar şey var ki nereden başlayacağını bilemiyor insan ve vazgeçiyor:) Uzun da bir kitap ama hiç bir yerinin gereğininden fazla uzatıldığını da görmüyorsunuz. Hatta yarıda kesilmiş, özetlenmiş, kısaltılmış cümleler var. Bu kısa cümleleri gördükçe Oğuz Atay'ın derinliği hakkında daha da hayrete düşüyor insan.


Hiç yorum yok: